SİYASET
Giriş Tarihi : 08-11-2023 13:32   Güncelleme : 08-11-2023 13:32

Ömer Çelik: Seçim dönemi çalışmaları ve takvimi resmen başlamıştır

ANKARA (PHA) - AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Netanyahu hükümetinin gerçekleştirdiği eylemlerin, doğrudan savaş suçu ve doğrudan soykırım kapsamına giren bir yaklaşım olduğunu bildirdi.

Ömer Çelik: Seçim dönemi çalışmaları ve takvimi resmen başlamıştır

Çelik, Parti Genel Merkezi'ndeki, AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısının ardından düzenlediği basın toplantısında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, MKYK'nin açılışında, Gazze konusundaki temasları, durumun ne aşamada olduğu ve nasıl değerlendirilmesi gerektiğiyle ilgili kapsamlı değerlendirme yaptığını söyledi.
Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın önümüzdeki seçim döneminde MKYK başta olmak üzere bütün birimlerin hazır ve gayretli olmalarını istediğini anlatan Çelik, birimlerin bununla ilgili hazırlıklarını yaptığını dile getirdi.
Adalet ve Kalkınma Partisi Sözcüsü Ömer Çelik, “Geldiğimiz noktada fiilen bu MKYK toplantısıyla, bu yetkilerin verilmesiyle, bizim açımızdan seçim dönemi çalışmaları ve takvimi resmen başlamıştır" dedi.
Adalet ve Kalkınma Partisi Sözcüsü Ömer Çelik, "MKYK tarafından seçim takviminin nasıl işleyeceği, bunun nasıl gerçekleşeceği üzerindeki son çalışmalar tamamlanıp Genel Başkanımızın onayına sunulduktan sonra bir iki gün içerisinde kamuoyuyla paylaşılacaktır. Geldiğimiz noktada fiilen bu MKYK toplantısıyla, bu yetkilerin verilmesiyle, bizim açımızdan seçim dönemi çalışmaları ve takvimi resmen başlamıştır" dedi.
“4 bini çocuk, 3 bini kadın 10 bin kişi öldü”
Çelik, "Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği gibi 1995'te Srebrenitsa'da yaşanana benzer bir soykırımın yaşandığı, artık herkes tarafından ifade edilmektedir. İlk başta bu ifadeyi Sayın Cumhurbaşkanımız kullandığı zaman çok tekrar eden yoktu, çekingen davranıyorlardı. Ama bugün gelinen noktada görülmüştür ki bu yapılan şey, Netanyahu hükümetinin gerçekleştirdiği eylemler, doğrudan savaş suçu kapsamına giren, doğrudan soykırım kapsamına giren bir yaklaşımdır" diye konuştu. Çelik, "Doğrudan Hamas ile mücadele ettiklerini söylerken, doğrudan savaş suçu işleyerek kadınları, çocukları hedef alarak, bu katliam siyasetini yürütüyorlar. Maalesef öldürülen, kaybettiğimiz Filistinli kardeşlerimizin sayısı 10 bine yükselmiştir, bunların çoğu sivildir, masum insanlardır. Ve yaklaşık 4 bini çocuk, 3 bini kadınlardan oluşmaktadır. Böyle bir acı, böyle bir trajediyi rakamlarla anmak zorunda kalmak da ayrı bir acı. Fakat ortaya konulan bu katliamın boyutlarını göstermesi bakımından kaybettiğimiz 10 bin kardeşimizin 7 bininin çocuklardan ve kadınlardan oluştuğunu, açık bir şekilde ifade etmek gerekir" ifadesini kullandı. Çelik, "Peki, Netanyahu hükümetinin bu saldırganlığı fiziki açıdan hangi boyuta ulaşmıştır diye baktığımızda bu saldırılarda şimdiye kadar 55 cami, 3 üniversite, 3 kilise yıkılmıştır. Yine doğrudan sivillerin tedavi gördüğü 16 hastane, 32 sağlık ocağı, 27 ambulans ve 105 sağlık merkezi doğrudan İsrail ordusu tarafından hedef alınmıştır" diye konuştu. Çelik, "Saldırılarda 40 bin konut tamamen yıkıldı. 220 bin konut ise kullanılamaz hale geldi ve ağır zarar gördü. Tüm bunlar savaş suçu niteliğinde gelişmelerdir. Gazze halkına dönük Netanyahu hükümetinin ortaya koyduğu bu katliam siyaseti, bir soykırımdan başka bir şeyle ifade edilemez hale gelmiştir" ifadesini kullandı. Çelik, "Gelinen tablo, uluslararası sistemin artık iflas ettiği bir tablo haline gelmiştir" dedi. Çelik, "O sebeple birinci çerçevede ateşkesin gerçekleşmesi, ikinci çerçevede ise muhakkak suretle iki devletli çözümün ortaya çıkması gerekmektedir. Cumhurbaşkanımızın, İsrail ordusunun savaş suçlarını, uluslararası bu savaş suçlarından sorumlu tutulmasına dönük olarak her türlü girişime destek vereceğini ifade etmesi, bu bakımdan mümkün, önemlidir. Bütün uluslararası toplumu, Cumhurbaşkanımızın bu girişimine destek vermeye davet ediyoruz. İşlenen bu savaş suçları ve insan hakları ihlalleri karşısında sorumluların gereken cezayı alması için uluslararası toplum, gereken inisiyatifi göstermelidir" diye konuştu. Çelik, "Netanyahu'nun yaptığı şey, sadece katliam siyasetini örtbas etmekten ibarettir. Ve Tevrat'tan alıntılar yaparak, kendi vahşetine dinleri ve dini duyguları alet etmeye çalışıyor. Birileri de çıkıp yine İncil'den alıntı yaparak aynı şeyi söylüyor. Kim ki yaptıkları bu insanlık dışı katliamları meşrulaştırmak için, buna destek bulmak için Tevrat'tan ve İncil'den referans getiriyorsa Tevrat'ı ve İncil'i takip edenlere de saygısızlık yapıyor. Tevrat'ı ve İncil'i de hedef alıyor demektir. O sebeple Tevrat'ın ve İncil'in takipçilerinin, Tevrat'ın ve İncil'in bu katliamlar için bir destek olarak kullanılmasına da en büyük itirazı yapması gerekmektedir" ifadesini kullandı. Çelik, "Şimdi size bu işgal ve soykırımı meşrulaştırmak için kullanılan bu dille ilgili örnekler vereceğim. Gazze'deki mazlumların hayat hakkını savunmadan kim 'İsrail'in kendini savunma hakkı var' diyor. Bu, 'İsrail istediği zulmü yapabilir, istediği soykırımı işleyebilir' demektir. Zaten, 'İsrail'in kendini savunma hakkı var' diyenler, bununla da yetinmeyip bir adım ötesine götürüp, 'İsrail'e bir kırmızı çizgi önermiyoruz' dediler. 'İstediğin kadar soykırım yapabilirsin, istediğin kadar masum öldürebilirsin' demek istiyorlar. Bu sebeple 'İsrail'in kendini savunma hakkı var' cümlesi tek başına katliamlara cevaz veren bir cümle haline gelmiştir" diye konuştu. Çelik, "Batı medyasında, bu cümleyi okuyorsanız, bilin ki İsrail sebepsiz yere sivil halka saldırmıştır. 'Taraflara itidal tavsiye ediyoruz.' Bunu duyduğunuzda bilin ki İsrail güvenlik güçleri zalimce bir yere saldırmıştır ve ona karşılık verilmemesi için birileri çağrı yapıyordur. 'Onlar size saldırabilir ama siz onlara karşılık veremezsiniz' demektir. Eğer, 'Çatışmada Filistin'de kadın ve çocuklar hayatını kaybetti' diye bir cümle okuyorsanız, bu İsrail güvenlik güçleri kadınları ve çocukları hedef gözeterek öldürmüştür demektir. Bunu böyle yazamadıkları için 'Bir çatışmada Filistin'de kadınlar ve çocuklar hayatını kaybetti' derler" ifadesini kullandı. Çelik, "Dünya halklarının umut verici dayanışması, aynı şekilde 121 ülkenin bu konuyu kınayan bir karar tasarısına imza atması gibi gelişmeler, daha da çok çalışılması gerektiğini, yol alınması gerektiğini göstermektedir. Dünya ateşkes çağrısı yaparken, Amerikalılar insani aralar vermekten bahsediyor. Netanyahu hükümeti, Hamas'ın işine yaramış diye buna bile karşı çıkıyor. Bu siyasetin arkasında Netanyahu hükümetinin Filistin davasını kriminalize etme çabasını görmek lazım. Şu anda bütün uluslararası kurumlar, insanlığın insan haklarıyla ilgili bütün müktesebatı test altındadır. Avrupalılar, Amerikalılar meseleyi uzaktan seyretmenin meseleyi çözebileceğini zannediyorlar. İsrail'in peşine takılmış gidiyorlar. Oraya ha bire savaş gemisi göndermenin, nükleer denizaltı göndermenin hiç kimseye bir faydası olmayacak. Milyonlarca Afrikalıyı on yıllarca köleleştirenler, 200 bin Cezayirliyi öldürenler, Srebrenitsa'da soykırıma imza atanlar, şimdi aynı yazılımı yeniden işlettiklerinin farkına varsınlar. Nazilerin yaptığını, şu anda Netanyahu hükümeti yapıyor. Netanyahu hükümetinin yaptığı, Nazilerin yaptığıyla aynı şeydir. Dünyanın buna bir 'Dur' demesi gerekmekte. Yoksa insanlığın, bütün medeniyetin kazanımları, bu Netanyahu hükümetini yönetenlerin, bu katliam siyasetinin altında ezilecek, yok olacak" diye konuştu. Çelik, "Bu konuyu en yakın bir şekilde takip ettiğini biliyoruz. İnşallah şu anda Türkiye'nin ortaya koyduğu ateşkes ve arkasından iki devletli çözümün sağlanmasına dönük garantörlük mekanizmasının hayata geçmesi için bütün çalışmalar sürdürülmekte. Ayrıca, Dışişleri Bakanlığımız ve Milli İstihbarat Teşkilatımız muhataplarıyla konuyu görüşmeye, yakından takip etmeye de devam ediyor" ifadesini kullandı.

'Ya Gazze'yi boşalttın ya da hepinizi öldürürüz'
Çelik, "Türkiye bütün imkan ve kabiliyetleriyle, insani yardımdan sağlık hizmetine kadar her türlü desteği vermeye hazırdır fakat, İsrail tarafı bunu engellemektedir. Düşünün, koskoca bir uluslararası sistem günlük insani yardımın girilmesini bile sağlamaktan aciz duruma düşmektedir" diye konuştu. Çelik, "Burada 'Ya Gazze'yi boşalttın ya da hepinizi öldürürüz' gibi bir seçeneğin ortaya koyulması, uluslararası sistemin tümden iflas etmesi, barbarlığın hakim olması demektir. Gazze'nin boşaltılması demek Netanyahu hükümetinin ve bu zihniyettekilerin Filistin davasını ortadan kaldırması demektir. Buna hiçbir şekilde olumlu bakılamaz, hiçbir şekilde buna müsaade edilemez" ifadesini kullandı. Çelik, "Zaten Birleşmiş Milletler hiçbir şey yapamıyor. En azından BM Genel Sekteri bunun dehşet olduğunu ifade ediyor ama kurumsal olarak hiçbir şey yapamıyor. İsrail, buna bile tahammül edemiyor. İsrail, kendisi dışında bir sesin duyulmasına tahammül edemiyor. İsrail uluslararası düzeni, hukuku da hedef almaktadır. Belki en yumuşak tonlu açıklamalardan birisidir Genel Sekreter'in açıklaması. İsrail onu bile istifaya davet ediyor. Dolayısıyla burada İsrail'in kendi savunma hakkının olmadığını, Netanyahu hükümetinin başka amaçlar peşinde koştuğunu görmek gerekir" diye konuştu. Çelik, "Bunun antisemitizmle bir ilgisi yok. Biz antisemitizme karşıyız ve bunu her zaman en güçlü şekilde Sayın Cumhurbaşkanı'mız ifade etmiştir. Şu anda Netanyahu hükümeti Hamas ile mücadele ettiğini söylerken bakın yaklaşık 10 bine yakın kişi hayatını kaybetti. Bunun 4 bini çocuk, 3 bini kadın. Şimdi bütün bunlar örgüt mensubu muydu? Bütün bunlar bir teşkilatın mensubu muydu? Bütün bunlar sivil ve masum insanlar. Boş yere bu suçlamaları yapmayı sürdürmeyi bıraksınlar. Şu anda Netanyahu'nun zihniyetinin DEAŞ'ın zihniyetinden bir farkı yok. Yani bir şekilde işgale, saldırganlığa, soykırım faaliyetlerine karşı çıkan herkesi kriminalize etmeye çalışıyorlar" ifadesini kullandı.

“CHP’de sadece bir koltuk değişimi olmuştur”
Çelik, CHP Genel Başkanlığına Özgür Özel'in seçilmesine ilişkin soru üzerine, "Yeni göreve gelenleri tebrik ediyoruz ama orada herhangi bir değişim görmedik. CHP aynı CHP. Aynı siyasal söylemler, tutumlar herkes tarafından aynen tekrar ediliyor. Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu siyasal değişimi taşıyan parti yine AK Parti'dir. Türkiye'de siyasal değişim ihtiyaçlarını gerçekleştiren kadrolar Cumhur İttifakı kadrolarıdır. Bizim gördüğümüz kadarıyla kongredeki CHP aynı CHP. Orada sadece bir koltuk değişimi olmuştur" ifadesini kullandı.

Kaynak : PHA

EditörEditör