Bazen gidişata bakarsın...
Sonrasını kestirebilsen de söyleyemezsin önceden. Hain derler, kıskanç, hasut derler. Çekemediği için böyle diyor derler...
Oysa akıbetin ne olacağı gidişattan bellidir.
Görebilene ve anlayabilene ipuçları verir aslında ortaya konulan fotoğraflar.
Ama yine de bir şey diyemezsin... Susarsın...
Kimseye diyemezsen de kendi kendine söylersin ya;
"Aslında ben demiştim" ya da "aslında ben diyecektim ama siz duymazdınız... "
Çünkü siz kendi sesinize öyle kapılmış ve başka seslere öylesine sağırdınız ki...
Siz alacağınız alkışlara, muhatap olacağınız övgülere o kadar şartlanmıştınız ki, beni duymazdınız...
Biliyorum, sonrasında beni duyacaksınız. Hatta benim gibi söyleyen herkesi duyacaksınız, ama sadece duyacaksınız.
Duyacağınız, pişmanlık olmayacak elbet. Sadece kulaklarınızda çınlayacak bir kaç tını, o kadar.
Çıkarılan gürültüye karşın sonunda yaşayacağınız hezimeti de umursamayacaksınız.
Nasıl olsa kimse size hesap sor(a)mayacak. Arkanıza ya da yanınıza aldıklarınız size güç verecek, size gelecek her türlü eleştirilerin önü kesilmiş olacak.
İnsanların yorulması, paraların boşa harcanması, beklentilerin boşa çıkması, kısaca emek, para, umut ve zaman israfı... Umurunuzda değil ki!
Maksat hâsıl olsun da, gerisi teferruat nasıl olsa.
Ben bunları söylerken muhtemelen siz amacınıza ulaşmış olacaksınız...
Ne diyelim, "Padişahım çok yaşa!"